Varlığı yokluk olan bir şey

Bileceksin ki yokluğunu hissedesin. Ben yaşamadım öylesi bir bağı. Veya kurbansam belki, göremedim. Bilmemek için direttim belki, Bir fasülye sarmaşığının bukleleri kadar Dolanamadım bir yerlere. Oysa özgürlüğüm savunmacı, Ve sevgim de düğüm düğüm olmamalıydı. Günü birlik bir misafir sanki, Kalacak yeri bile yapılmadı, Şekli şey, rengi boyanmadı. Evla / Demircikara

Kapattım Anksiyeteyi

Buldum anksiyetemin kökünü Bakterileri, mantarları, Birine bakmıştım, yokmuşları bildim Kolumu sıyıran motorsikletleri, Bir iki bağırdım, anlaşılmadı, Kapattım meseleleri. Acımayın. Normal de karşılamayın tabi! Çarpıntılar ve kabuslar geldiydi, Açık kalmış meğer kış pencereleri, Kapattım, nasılsa dilsiz her biri. Canlandı garip nefesim, sevindim. Bir kumru kondu pervaza, güneş girdi. Bir kedi girdi kapıdan, kestane rengi. Evla /…

Her zaman oradaydı

Beyaz çekmeceli dolabın üzerindeydi Hiç kımıldamaz, yanı yöresi toz Dolabın bir uzantısıydı, Başka yerde olması düşünülemezdi. Ama bugün yok. Yıllarca varlığının rahatlığıyla yaşadığın Bir canın yitişi gibi eksik. Defalarce geçtiğin sokağın, Başka bir yere çıkması gibi imkansız. Güneşe çıktın, geceyi de sorguya çektin, Gölgeni bulamamak gibi korkutucu. Yok. Yanı yöresi tozlu, boşluğu tertemiz, yok. Evla…

Duygusal Yoksunluk

Bir odadasın, tek başına Zifiri karanlık, ses yok senden başka Ellerinle duvarları çiziyorsun, Duvarlar insan oluyor, Can veriyorsun donukluğa. Tutunduğun duvar var, Canı, kanı, gözünde yaşı yok. Zifiri karanlık ama, Gözlerin kapalı değil. Zenginim zannediyorsun, Oyalandığın odalar sana ait değil. Evla / Ağustos 2023

Öfke, Ardından Uyku

Unutuyorum bazen huzuru, Vahşi ve yabani olmak istiyorum. Canım çekiyor parça parça etmeyi Kendimi sıyırmayı herşeyden. İlk diken kendime! Sonra uyuyorum, ölüm gibi, Nehirlerin çarptığı kayalar gibi aşınıyorum, Duruluyorum, ve konuşuyorum öfkemle, Dökülüyor dikenler tutunamayıp, İlk aferin kendime. Evla / 2022 / Antalya

İstanbul’da Damar Tıkanıklığı

Yıllar sonra yeni bir hayata, Tutunamadı enteresan İstanbul. Candan dostların çabalarına bile, Karşı geldi, sızılamadı sokaklarına. Delisi köyün penceredeydi, Yeni bir hayat vurdu kalbine, Dayanamadı, bir balkon düşüşü, Tıkandı İstanbul.

Benmişim

Benmişim arayan kaybolanı, Bir iç çekişte sönen aydınlığı. Kör bir zindanda kilitliyim, Anahtar elimde, süs çobanı. Benmişim kendimi değersizleştiren Ana suçlu kara: özüm. Gemiler uzaklaşırken limanımdan, Kendimle boğuşan zilli turna. Ben miymişim sorumlusu döküntülerimin? Yaşlarım üstüme sindi diye mi? Yok mu başka suçlu bu karada? Toprağım kurudu, ekinsiz Nasıl kırılacaksa kırılsın, Kantarı bu cezalandırıcı aklın….

Göz Kapaklarımın Ardına

Kapatmak istiyorum burayı. Yazsam ne yazacağım? Toprak yağsın, deniz çaksın! Ben göz kapaklarımın karanlığında, Kimseye dokunmadan, kimse bana dokunmadan, Yaşamak istiyorum, temassız inzivada. Yeter desem kime diyeceğim?? Sus desem konuşan yok, konuş desem anlatan yok, gel desem uzakta kimsem yok, git desem öylesi yakınım yok. Yok, yaşamın anlamı çekildi göz kapaklarımın ardına. Tekmişim, çokmuşum, Aydınlıkmış…

Gelmiyorum, Bekleseniz?

Gelemiyorum dedim. Sonunda bir yük daha gitti. Zaten midem bir garipti, Kesin başıma ağrı girecekti. Söyledim ya, oh, bitti. Gerçi… Birileri beni beklese iyiydi. Ben gitmesem de onlar bekleseydi? Ne var yani, hep ben mi bekleyeceğim gelmeyenleri? Bir günüm de beklenen olduğumu düşleyerek geçseydi… Gerçi… Biri beni beklemişse kesin gitmemişimdir, Kasten değil, habersizlikten, bilmediğimden. Kaçırdım…

Zor Balık

Denizin en dibinde, bahtsız Bir yosun yaşar sabit ve huzursuz. Yenilmeyi bekleyen bir kurban gibi öylece Mor rengi, dip akıntısında tel tel parlar. Şeffaf bir deniz anası gelir birgün Ziyafet çeker yosunla doya doya, Canına mor katar, zor bulunur ya mor, Beslenir gücü yettiğinden, büyüdüm sanır. Zorba köpek balığı gelir sonraki gün, Mor yosun, deniz…

Öfke, Filiz, Toprak

Birileri kırıp dağıtıyor seni Yok, yeniden birleşmiyor Her gelene öfke sonra. Kandırıyor, aldatıyor, vuruyor Huzur kayıp bir kedi, Her gelene kin sonra. Yağıyor kasım, Toprak ıslanıyor, tohum filizleniyor, Nefret bile eriyip karışıyor kaynaklara. Parmaklarında taze bergamut kokusu, Elinde güneşin izi, yıka geçmişi, Çünkü bahar geliyor her yıkımdan sonra. Evla / Kasım 2022 / Antalya

Türbülans

Garip, ergenliğim geri geldi Sanırım bir türbülansa girdim, Hem donuğum, hem de atak Dizginlerimi sıkıca çektim, ne fayda Fikrim koşuyor tepelere, Eskiden olsa sererdim aklımı halının üstüne, Açık sergiye gelen herkese. Şimdi ne seriliyorum, ne geriliyorum Duruyorum gümbür gümbür dökülürken zihnim, Altında metruk bina sessizliği, Bir yandan da özlemişim. Elimde olsa bir gelgite tutunup salınacağım,…

Öfkeli Adamın Manifestosu

Giyinmiş kapkara gözlüğünü, Ve bıçkın, yaman ceketini, Bir hayvanın derisi omuzlarında, Anarşist ve dili baltalı bir deli. Geçmişi ağırlaşmış, elleri kara Kaşları inik, arası çatık, Dövesi var birilerini Küfrün bini, bit pazarında satışta. Sanki birileri örtmüş üstüne kara kefeni, Altında yorgun ve atıl bir velet. Demiş bi’ falcı geçecek hepsi, Yaşayacak o da herkes kadar,…

Eksik Parçalarımız – Dostlara

Varlığımın bir parçası oldunuz, Kıymetli dillerim, kanatlarım benim Kadın erkek vardınız, büyüttünüz Isıttınız ayazımı, yeşerttiniz evimi Gitse de vefasız sevgililer, Kalırız biz, bırakmayalım hayallerimizi, Kaynağımızdan saçılalım sevgimizle. Veririm kendimi, siz de verin bir parça güzelliğinizi. Ekim 2022 / Antalya

Enkaz Altı

Birden kulaklarıma doldu duvarların çığlıkları Ve gözlerim tozlandı, kalbim elimde, Uçuşuyor hayaletler önümde, Gül yaprakları düşüyor ellerime. Ölüm suya yavaşça batmak gibi, Biraz titreten, saran ve kucaklayan, Bir tarafı sıcacık ve şefkatli, Gel diye bekleyen başucumda. Ama ben kaybolmak istemiyorum. Bir anahtarla açılıversem dışarı, Hep huzurlu hissettiren odamdan, Bir adımla, alsa anamın kucağı, Delsem duvarı…

Şefin Acısı

Karışan tüm renklerin ahenginde, Başlar gece ilk siparişle. Üstünde bir ayna, uçtan uca Açar kapıları, zamandan kaçanlara. Tatlı olur, hem de şiddetli Buluşur deliler, söylenir hikayeleri. İçilir bir dem acı çilek Erir buz gibi, neşeli kadehleri. Isınır ocağı, taşar masası, İster ki meltem essin, iyileşsin yarası. Yakar biberiyeyi, çakar rezeneyi Kendi damağı donuk, bilmez derdini…

Dengesiz, Anlaşılmaz Kutuplar

İçimde en derin özlem, Ve en şiddetli öfke Yığılmış bir köşede, Dengesiz ve demirli. Kavuşmak çok sıcak, Ve çok da kanlı, Soyunur pullarını Bir balık kırmızı sularda. Bunca yoğunluk bükerse Seni, beni ve bizim gerçeğimizi, Bu felaketin kara deliği. Derinlik, dengesizliğin alaca karanlığı. Ölmek de yaşamak da, Eş anlamlı bir ihtimalin halkası. Öylece kaybolmalı. Evla

Nefret ve Vicdan

Öfkem bir yırtıcı hayvanın pençesi Geçiverse boynuna Metal bir kıyamet şarkısında Birikmiş kadın şiddetti. Değersizlik, yırtık bir elbise Tek hediyen, ben de fakir. Giyindim süslendim bir süre Artık tutturamıyorum, ömür ahir. Yine de… Aynı yerden seni de kessinler diyemem Öfkeyle, kinle olur insan sefil. Evla / Mart 2022 / Antalya

Bir yer yok mu bana?

Bana bir yer yok mu burada? Küçücük, bir avuç kadar, Minicik, mikroskopik Eksildiğini bile fark etmeyeceğiniz. Artı bir, gençlik heveslerim, Ki onlar ufak bir kibrit kutusu, Bana yetecek darlıkta, hatta belki zifiri karanlıkta. Bodrum, çatı; rutubetli, ayazlı, Çamurmuş, selmiş, olur. Yeterki bir yer olsun sığınacak, Bana, belki sadece aklıma. Evla / Kasım 2022

Anne Sütü

Anne bul beni Anne, anne, anne, Can, ciğer, kadın, öz anne Kayboldum, cinsiyetim belirsiz sensiz Sevmezdin örmeyi diye uzatamam saçlarımı Sıkıca bağladım senin gibi, dağıtamadım, Derdim dinmez sensiz, özüm eksik Anne… Bir an sarsan beni, Bak benim sütüm zehirlenmiş, sevgim eksik. Evla / Annesi eksik kız çocuklarına…