Sevim ve Abdullah

Eski plakların tozu üzerinde, hep eski zamanlarımda gelir hayat. En güzel günlerim onlar mıydı bilmiyorum, ama tertemizdi. Güneşin batarken yanağımı okşaması gibi tatlı tatlı düşüyor o zamanlar aklıma. Bir filmdeyim sanki, cızırtılı, havada küçük toz zerrecikleri…

Hala hayattaydı sevdiğim adam o zaman. Eve geldiğinde ilk iş yemeğe oturur, ardından da gramafonun başına giderdi. Plakları incelerken göz ucuyla onu süzerdim. Tozlar havada uçuşurdu.

Bir gün, doktorlar burada onu tedavi edemeyiz dediler diye düşmüştü Ankara yoluna. Nereden bilebilirdim ki… Bir umut vardı o zaman yüreğimizde. Günler çoğaldıkça, ayrılık ağırlaştıkça kurudu yüreğim. Olmadı, o da çözüm olmadı. Haberini alınca… Ne oldum hatırlamam, ama karanlık bir dönem başladı benim için, sinir krizleri, gece yarısı gelen ataklar, durduramadığım gözyaşları ile.

Ben daha küçük çocuk, bizim çocuklar en az benim kadar çocuk. Gidilecek zaman mıydı?

Aradan 30 yıl geçti. O gramafon çoktan verildi birilerine, plaklar bir torunun evinde rafa kalktı. Ben de seninle kaldım Abdullah. Hani bizim evin arka bahçesinde, bir yerlere sıkıştırdığın kağıt parçaları vardı ya? Heyecandan titreyerek açardım notlarını, gizli gizli. İşte oradaki sevgini buluyorum zihnimin kuytularında, aradan geçen yılları tamamlıyorum senin hayali ihtimalinle, cızırtılı bir filmde.

Evla / Elazığ

Yorum bırakın