“Burası yıkık dökük” dediler. Siz yıkık döküğü ne bilirsiniz! Taş üstünde taş var işte, Bir yolu, ayak izi var toprağında, Hasreti, kokusu, sevinci var havasında. Yetmez mi her göç mevsiminde aynı ağacın dalına konan o güzelim kumrunun sesi? Yetmez mi tükenmeyen kaynak suyunun kapanmayan çeşme vanası? Hiç başka yerde bulunur mu o eski ahşabın yanık…
Ay: Aralık 2018
Dur Düğmesi
Sonunda bastım eski kaset çaların o hayatı durduran düğmesine Bir anda sesini kapattım her şeyin, Kendimi de tortop edip bir bavula tıktım, Ve işte yola çıkıyorum. Güneşinin gözlerimde soluşuna, Düştüm yakasından bir şehrin. Çalıyorum o en sevdiği enstrümanı, Her notada benden çalınanı geri alıyorum. Biliyor ki inatçıyım, Varsın tuz yerine yareye basılsın, Tutuşturdum o yakamozu…